31 Temmuz 2009 Cuma

Gabrovo Etir,Etar (Etura) Fotograf

















Gabrovo Etir,Etar (Etura) 2

Bulgaria
Gabrovo Etir(Etar,Etura)

İklimi bitki ortusu ve gene hatlariyla Karadeniz bolgesini andiran Bulgaristan'in Gabrovo vilayeti koca Balkan daglaranin eteklerinde kurulumus ve Yantra nehrini uzunlamasina saran ufak mistik bir kasaba.En cok dikkati ceken ise her yerde can eriklerinin olusu.Bulgarca degimi ile canki.
Etir ise 19.yy dan kalma agac el sanatlari ve el isciliginin sergilendigi tarihi ve turistik yeri.









30 Aralık 2008 Salı

Габрово (Gabrovo)




Gabrovo (Bulgarian: Габрово) is a town in central northern Bulgaria, the administrative centre of Gabrovo Province. It is situated at the foot of the central Balkan Mountains, in the valley of the Yantra River, and is known as an international capital of humour and satire (see Gabrovo humour), as well as noted for its Bulgarian National Revival architecture. Gabrovo is also known as the longest town in Bulgaria, stretching over 25 km along the Yantra, yet reaching only 1 km in width at places. Near Gabrovo is located the geographic center of Bulgaria - Uzana.


Racho Stoyanov Theatre of Drama

Gabrovo ili(Bulgarca: Област Габрово / Oblast Gabrovo)
ya da Gabrova ili, Bulgaristan'ın ortasında yer alan bir ilidir.
Merkezi Gabrovo şehridir.
Diğer belediyeler de: Sevlievo, Dryanovo ve Tryavna'dır.
Bölge, uzun yıllar, ürettikleri deri ve deri ürünleri yüzünden,
"Bulgaristan'ın Manchester'ı" olarak anılmıştır.
Gabrovo bölgesi, Bulgaristan'ın espiri ve mizah merkezidir.
Türkiye'deki Karadeniz fıkraları gibi,
Gabrovo'da Bulgarlar için bir eğlence kaynağıdır.
İlde, her yıl mayısta bir mizah festivali düzenlenir.


Statue in Gabrovo Charlie Chaplin


Statue in Gabrovo Don Quijote


Sancho Pansa

21 Ekim 2008 Salı

Gabrovo Etir,Etar (Etura)

Etır yakın çağ Bulgaristanda kullanılan aletler eski evleri segilendiği turistik bi yer su değirmenleri ,dokuma tezgahları,tarım aletleri,ağaç işçiliği,ev aletleri,toprak çini çömlek ve sıcak kum üstünde pişirilen Türk kahvesi meşhurdur.

The unique in south-eastern Europe open-air museum - the architectural ethnographic complex of Etura is situated at the distance of 8 km south of the centre of the town in the immediate proximity of the Etara quarter and past the Sivek River (at the distance of 3 km from the road-fork to Shipka). It is the most interesting place of interest in the town and one of the most visited site all over Bulgaria. Located over an area of 60 decares the complex lives the authentic life of a typical craftsmanship settlement from the period of Bulgarian Revival.


The way Bulgarian people lived 150 years ago can be perceived and felt here. One can hear the rattle of wheels and mills moved by water, the whiz of the mills for woollen cloths and for flour. Metal ornaments, pottery articles, copper utensils, braids, hot buns and whatever else come out from the skillful hands of the masters there. The little cobblestone streets, the stone cheshmi (drinking-fountains), the gas lanterns, Sakov’s house, the house with the tavern, the clock tower and a lot of other authentic details complete the whole picture. All of these is predominantly the work of the great patriot Lazar Donkov who dedicated his life to this noble cause – to create this authentic ethnographic complex. There is a town bus running to Etura.




The Etar Architectural-Ethnographic Complex
(Bulgarian: Архитектурно-етнографски комплекс „Етър“, usually referred to as Етъра, Etara)
is an open-air museum 8 km south of Gabrovo in northern Bulgaria that presents
the Bulgarian customs, culture and craftsmanship.
It spans over an area of 7 ha and contains a total of 50 objects,
including water installations and houses with craftsmen's workshops attached.
As a whole, the complex's goal is to illustrate the architecture,
way of life and economy of Gabrovo and the region during the Bulgarian National Revival.



The museum's construction started in 1963 under the direction and project of Lazar Donkov.
The pre-existing Karadzheyka water-mill, built around 1780, was thoroughly reconstructed,
with the other objects being constructed later.
The complex was opened on 7 September 1964 and proclaimed a national park in 1967,
as well as a monument of culture in 1971.



The park features typical Bulgarian revival houses with two floors, bay windows,
a clock tower, and a beautifully decorated house by Saakov featuring 21 windows.
Using original instruments and following the old traditions,



locals represent around 20 characteristics of the regional crafts such as wood-carving,
pottery, coppersmith crafts, furriery, cutlery making, needlework etc.
There are shops for souvenirs, tourists can enjoy the luxury of a local
three star hotel with a bar and a restaurant.









Geyik boynuzundan bicaklar










There are numerous restaurants in the park where tourist could enjoy
the delicacies of local Bulgarian cuisine. There are visitors to the park,
from all over the world, all the year round, especially during
the annual Christian festivals celebrated in the park, namely, Palm Sunday and Easter.
A tourist can become a first-hand witness of these festivals,
and observe local traditional rituals.

Sokolski Monastery is situated just several kilometers away from Etar.



15 Ekim 2008 Çarşamba

Perperikon

Perperikon (or Hyperperakion or Perperakion) is in the Eastern Rhodope range, some 10 miles from the town of Kurdzhali. The roads from Sofia, via Asenovgrad or Haskovo, are fairly good and well maintained. Perperikon is perched on a rocky peak at 1,400 ft above sea level guarded at its foot by the village of Gorna Krepost [high castle]. The gold-bearing river Perpereshka flows nearby forming a valley some 7 miles long and 2.5 miles wide. This fertile sheltered place had attracted settlers in very ancient times, and today, dozens of sites clustered around the natural hub of Perperikon reveal layer upon layer of archaeological remains. Just a little further downstream, the Perpereshka flows into the artificial lake of Stouden Kladenets on the river Arda. Where the two bodies of water meet, is the village of Kaloyantsi, a scenic place with some tourist facilities.


Arkeolog Nikolay Ovçarov:

“Perperikon’un II-IV asırlar arasında Roma çağında ne kadar büyük kutsal bir şehir olduğunu bu yıl yaptığımız kazılar sonucu elde ettiğimiz buluşlardan anladık.
Perperikon’un II-IV asırlarda büyük bir gelişme kaydettiğini kesin olarak söyleyebiliriz. O dönemde son derece büyük kale duvarları inşa edilmiştir. Perperikon’un kuzey tarafında bu dönemde inşa edilen ve muhafaza edilen yedi metrelik bir duvar ortaya çıkardık. Roma döneminde birçok kutsal tapınak, sokak ve meydan inşa edilmiştir.
Söylentilere göre Perperikon’un etrafında birçok küçük kutsal tapınak varmış. Şu ana kadar yapılan kazılarda 6’dan fazla tapınaktan kalıntılar bulunmuştur. Kazı işlemlerinde ortaya çıkarılan bazı eşyaların, Kırcali Tarih müzesine verilmesi planlanıyor.



Prof. Ovçarov devamla yaptığı konuşmada:
“Son derece güzel birkaç seramik tabağı söz konusudur. Aralarında birisi M.Ö. III. yy.dan olmak üzere diğer seramik tabakları II-III Roma döneminden kalmıştır. Kazılar sonucu ortaya çıkarılan iki lamba da bu döneme aittir. Birinin altında “Fortis” – /güçlü/ yazısı diğerinde ise son derece güzel olan, hücum eden aslan resmi var. Bronz biblolar de bulunmuştur. Biblolar tapınaklara yapılan tipik hediyelerdir. Bulunan eşyaların büyük bir bölümü kırıktır. Muhtemelen o zamanlar bibloların tapınaklara konmadan önce kırılması geleneği varmış. Yeni bulunan bibloların arasında aşk Tanrısı Eros’un biblosu dikkat çekiyor. Diğer iki biblo ise Apollon ile Merkür Tanrıları’nındır. “dedi.

“M.Ö 13.-12. yüzyıldan kalma bir kılıç söz konusudur. Çok iyi korunmuş ve çok kaliteli bronzdan yapılmış bu kılıcın sapı kırıktır. Truva savaşı bu tür kılıçlarla yürütüldü. Sapının kırık olması iki anlama gelebilir: Birincisi çatışma sırısında kırılmış olabilir ve ikincisi de putperest törenlerinde olduğu gibi bilerek kırılmış olabilir. Putlara tapıldığı yerlerde çok değerli armağanlar bırakılıyordu, oysa kılıç o dönemin insanları için son derece değerli bir şey idi. Bizim ekipte çalışan prehistorik dönem uzmanlarına göre Bulgaristan topraklarında bundan önce bu türden diğer iki kılıç bulunmuştur. Yani çok nadir ve ilginç bir nesnedir bu” diyen profesör Ovçarov, yaptığı kazılar sırasında altın aramadığını da ekliyor. Ovçarov’a göre M.Ö 10. yüzyıla ait insan vücüdü andıran küçük seramik figür, ne kadar kaba işlenmiş olsa ve sanat açısından ilgi çekmese de altın hazineden daha değerli olabilir.
“Bütün figürün delikli olduğu dikkat çekiyor. Anlaşılan ölümcül bir hastalık söz konusudur. Ya çiçek hastalığı ya da veba hastalığı, bilmiyorum. Anlaşılan hastalığın hasta bedenden heykelciğe geçmesi için büyü yapıldı. Bundan önce de bizde, bizim kazılarda dahil, bu tür figürler bulunmuştu, ancak ilk defa İlah figürü değil, insanların kaderini değiştirebileceklerine inandıkları bir törende kullanılan bir figür söz konusudur” diyen profesör Ovçarov Perperikon’da bundan kısa süre önce bulunan küçük gümüş süs eşyasının da çok değerli olduğunu ekliyor. Yüksek kaliteli gümüşten yapılmış bu süs, Bizans’lı bir soylunun kolsuz üst elbisesinin düğmesiydi. Düğmenin iki parçası bir araya gelince insan yüzü oluşuyor. Profesör Ovçarov, bu yüzün ilk bakışta kaba olmasına ve Barbar usulünde işlenmiş olmasına rağmen İsa’nın yüzü olduğunu söylüyor. 
perperekon çevresinde rehber,perperekonu tanıtıcı kitap ve turistik eşya satan satıcılar mevcuttur.

13 Ekim 2008 Pazartesi

Kircaali muzesi eski Osmanli Medresesi


Müze binası muhteşem bir mimarî eserdir. Bina 20. yüzyılın 20li yıllarında St. Petersburgda Güzel Sanatlar Akademisi profesörlerinden Rus mimarı Pomerantsevin projesi üzerine inşa edilmiş. Medrese binası olarak planlanan, fakat hiçbir zaman bu amaçla kullanılmayan müze binası, Orta Asya mimarî tarzına has özellikler taşımaktadır. 80li yıllarda Kırcali Müzesi, bin 300 metrekare sergi alanıyla Bulgaristandaki en güzel müzelerden biri idi. Müzenin bahçesinde 15 dekar alana yayılan havuzlu park bulunuyor. Parkta Güney Bulgaristanda başka yerde olmayan 22 çeşit bitki türü mevcut